3 Nisan 2015 Cuma

KVBT 6. Tur 3. Gün | İstanbul - Tuğba Sayın | Alıntılar

Turun 3. gününden merhabalar! İstanbul kitabı için yorumumu daha önce yapmıştım. Okumak isterseniz; tık tık. Bu arada kitabımızı bir facebooktan bir de rafflecopterdan hediye ediyoruz. Rafflecopter çekilişine katılmak isterseniz çekilişe yorumumdan ya da Vampirler'in facebook sayfasındaki blog linklerinden ulaşabilirsiniz. 

Bugün bana düşen görev alıntılar oldu. Keyifle okuyun. :) 



“Hey! Yavaş ol!” dedi bir ses. Üzerime alındım. Ama umurumda değildi. Çantamın nereye takıldığını görmek için sağ kolumdaki askısını çıkarıp arkaya döndüm.
“Montumun cebini yırttın!” dedi aynı ses ama sesin sahibi şimdi karşımda duruyordu.
Saf saf bir cebe bir de çantamın fermuarındaki kancaya baktım. Neredeyse bir bütün olmuşlardı. O anda her şeyi unutmuştum. Sadece sesin sahibinin gözlerine bakmakla meşguldüm.
____
Ve şimdi burada bu şarkıyı söylerken farkına vardım. Belki de beş yıl önce o sahneye Kamer ile çıkmış olsaydım bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Aramızda yaşananlar lisede kalacaktı. Şu an sahnede yanında olamayacaktım.
İşte o an mikrofonu ve kalabalığın varlığını unutup Kamer'e döndüm. Hissettiklerimi kelimelere yakıştıramıyordum.
Sadece aklıma iki kelime geliyordu.
"Seni seviyorum." dedim.
"Hep yanımda kal." diye cevap verdi.
____
"Asma şu yüzünü." dedi üzgün bir şekilde. Yüzümün asık olduğunun farkında bile değildim. Gülümsemeye çalıştım.
"Bir sürü kızın hayallerini süslemek çok zor olmalı." dedim.
Yoldan birkaç saniyeliğine gözlerini ayırıp bana baktı. "Benim hayallerimi süsleyen tek bir kız var. Ve benim için önemli olan da bu."
____
"Peki...bir sene önceki gibi aynı yerde,aynı yağmurun altında, ömrünün geri kalanını benimle geçirmek için söz verir misin?"
Kutuyu açtı.Sokak ışığının altında parlayan tek taşa şaşkın şaşkın bakıyordum.
"Benimle evlenir misin?"
____
"O zaman bu da bizim küçük hikayemiz olsun külkedisi."
Geri çekilip başımı salladım.
"İlk kızımızın adı da İstanbul olsun."
____
"Bazen hayatın sıradanlığından sıkıldığımız olur, boğucu gerçekliğinden. O zaman yapmamız gereken pencereden dışarı bakmaktır aslında... Göreceğimiz manzara kendi hayatımızdan farklı değildir. Çünkü tek biz değilizdir mutsuz olan. Dışarıdaki insanlar da bizim kadar umutsuz...”
____
Albümü aldı ve gülümsedi. Belki de Berke'yi hep bu gülümseme ile hatırlayacaktım.
____
Siyahın üstünde minnacık bir hilal şekline bürünmüş bir ay vardı. Üst tarafta da beş tane şarkı ismi vardı.
Onların altında da simli gri yazıyla şu sözler sıralanmıştı:

İkinci kez ayrılmayı ikimiz de istemezdik
Gözlerinin içine son kez baktığımda o küçük endişeyi gördüm
Tekrar mutlu olabilecek miydik?
Külkedisi...Senden son isteğim...
Beni bekleyebilecek misin?
Mesafelerin aramıza girmesine izin verecek misin?

Ve şu cümleyle yazı sonlanıyordu;

Yepyeni grubun Mini albümü...
____
"Hırkan varsa..." dedim çekinerek.
Elindeki kahverengi atkıyı boynuma geçirdi ve bir şey demeden odadan çıktı. Tekrar içeri girdiğinde elinde çok koyu bordo bir hırka vardı. Umarım ayak bileklerime kadar gelmez boyu.Yani Kamer'in boy ölçüsünü düşünürsek...
____
"Mina lütfen gitme. İstanbul'da sonbahar sensiz olmuyor!"
____
"Ben olmazsam?" diye sordu.
Hiçbir şey söylemeden boynuna sarıldım. Ve kulağına fısıldadım.
"Beni unutmayacağına söz ver." Bu verebileceğim en iyi cevaptı.
Kollarını sanki beni bırakmak istemiyormuş gibi daha bir sıkı sardı belime. Uzun bir süre bir şey söylemedi. Sonunda da tek bir şey söyledi. 
"Söz."









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder