30 Nisan 2015 Perşembe

KVBT 8. Tur 4. Gün | Eylül - Elif Melissa | Yorum

Eylül kendini büyük bir boşlukta hissetmektedir. Kim olduğunu hatırlayamaması genç kızın canını günden güne daha çok sıkmaya başlar. Gördüğü rüyalar, evine gelen gizemli mektuplar ve sırlarla dolu bir çocuk Eylül'ün hayatındaki tüm dengeleri alt üst edecektir. Artık her şey bir oyunun parçasıdır. Her dakika beyninde dönüp duran, cevaplandırılması gereken sorular ve geri dönüşü olmayan bir yol... Güvenin yok olduğu, acıyla baş başa geçen günler...

Asla unutamayanların hikâyesi Eylül'ü okurken çözülen her bir olayda daha çok şaşıracaksınız.

    Yeni turumuzdan merhabalar! Kitabımız Fenomen Kitaplar'dan çıkan Eylül kitabı. Unutmadan Fenomen Kitaplar'a teşekkür ediyorum. Ve de çekiliş için Vampirler' e uğramayı unutmayın!

     Kitabın içeriğinden bahsedecek olursam kitap Eylül'ün sevgilisinden ayrılmasıyla başlıyor. Ne olduğunu, Uğurcan'ın ondan neden ayrıldığını anlamayan Eylül haftalarca evden çıkmaz,ağlar, içine kapanır. Derken ailesinin tatil planları yaptığını öğrenir ve bundan hiç memnun olmaz. Çünkü Uğurcan'ın evi oraya çok yakındır ve karşılaşmaması olası değildir. Ve tatilde Uğurcan dayanamaz Eylül'den özür diler. Eylül'ü hala sevdiğini söyler. Eylül neden böyle davrandığını anlamasa da Uğurcan'ı affeder. Derken onları bekleyen olay hikayeyi bambaşka bir yöne sürükler. Eylül'ün geçirdiği bir kaza her şeyi altüst eder...

     Buradan sonra gerçekten hikaye bambaşka bir hal alıyor ve tam anlamıyla spoiler!

     Kitap genel anlamda güzeldi ama bazı yerleri gözüme batmadı değil. Mesela bana dili aşırı sade geldi. Evet akıcıydı, ama sadeydi. Ve bu benim aşırı derecede gözüme battı. Ama yazarın ilk kitabı, bir ilk kitap için güzeldi.

     Bir diğer konu ise olayların jet hızında gelişmesi. Bir bakmışsın ayrılmışlar, bir bakmışsın barışmışlar. Bir olay bitti diğeri başladı. O kısımlar çok hızlı gitmişti bence.

     Sevdiğim kısımlara gelirsek aşkları çok tatlıydı. Belki öyle süslü püslü sözler söylemese de Uğurcan romantik biriydi. Çok samimiydi. Eylül'ü bu kadar sevmesi, onun için onca şeyi göze alması çok güzeldi. Eylül'se bazı yerlerde çok tatlıydı bazı yerlerde beni deli etti.

     Kitabın çok sevdiğim bir diğer karakteri Özge oldu. Eylül'ün en yakın arkadaşı, Eylül'den vazgeçmeyen biricik arkadaşı. Çok tatlı bir kızdı. Her daim Eylül'ün yanındaydı. Tabi Furkan'ı da unutmamak lazım. Uğurcan'ın kuzeni, Özge'nin sevdiği çocuk. Uğurcan için hayatından vazgeçmiş biri. Peki ya Taylor? İşte bu karakter... Sanırım en çok onu sevdim. Ama kim ki o? Karanlık, ilgi çekici, yakışıklı ama masum... Sanırım bunu kitaptan okumanız gerekecek. Taylor başlı başına bir spoiler!

  Hikayenin en çok sevdiğim yeri son kısmı oldu! Ondan önceki sayfalarda ağlatsa da, görmem bulanıklaştığı için okuyamasam da sonu çok tatlıydı!

 Ve son olarak eğer watty hikayelerini seviyorsanız, aşk hikayelerini okumaktan hoşlanıyorsanız bence bir şans verin derim. ;)





a Rafflecopter giveaway

28 Nisan 2015 Salı

KVBT 8. Tur 2. Gün | Eylül - Elif Melissa | Ön Okuma



Eylül kendini büyük bir boşlukta hissetmektedir. Kim olduğunu hatırlayamaması genç kızın canını günden güne daha çok sıkmaya başlar. Gördüğü rüyalar, evine gelen gizemli mektuplar ve sırlarla dolu bir çocuk Eylül'ün hayatındaki tüm dengeleri alt üst edecektir. Artık her şey bir oyunun parçasıdır. Her dakika beyninde dönüp duran, cevaplandırılması gereken sorular ve geri dönüşü olmayan bir yol... Güvenin yok olduğu, acıyla baş başa geçen günler...

Asla unutamayanların hikâyesi Eylül'ü okurken çözülen her bir olayda daha çok şaşıracaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Fenomen Kitaplar

Turun 2. gününden selamlar. Yeni turumuz Eylül kitabı. Eğer kazanmak isterseniz facebook çekilişi için sizi buraya, instagram çekilişi için buraya  alalım ve rafflecopter çekilişi için yine facebook sayfamızı ziyaret edip çekilişi oradan bulabilirsiniz. Bol şanslar. Ve Eylül'den tadımlık bir ön okuma için buraya da buyurun;

17 Nisan 2015 Cuma

KVBT 7. Tur 3. Gün | Kayıp Yüzlerin Fısıltısı - Iris Johansen | Yorum + Ön Okuma



7. turumuz Martı Yayınları'ndan çıkan Kayıp Yüzlerin Fısıltısı kitabı. Kayıp Yüzlerin Fısıltısı 19 kitaplık bir serinin 16. kitabı. Evet, şaka değil. 16. kitap. Hatta serinin içindeki bir üçlemenin ilk kitabı. Bu yüzen kitabı okurken kafamda bazı soru işaretleri oluşsa da genel anlamda kitap anlaşılırdı.

Kitapta olağanüstülükler fazlaydı ama yerindeydi. Kitabı daha ilginç kılmıştı. Mesela Eve Duncan yani baş karakterimizin kocasının sezgileri aşırı kuvvetliydi. Kötü bir şey olacağını sürekli seziyordu. Ya da baş kahramanımız Eve. Ölen kızı Bonnie ile konuşabiliyordu. Evet, doğru duydunuz. Hatta Bonnie ona yardımcı bile oluyor. Bu kısmı biraz tuhaf karşılasam da aslında değişikti. Tuhaf bir hava katıyordu.

Kitabın ilk yarısı biraz durağan olsa da geri kalan kısmı bayağı sürükleyiciydi. Gerçi bu zamana kadar daha iyi kitaplar okuduğum olmadı değil. Ama yine de güzel bir kitaptı diyebilirim.

Aslında yorumumu daha uzun tutmak isterdim ama maalesef durumumdan -aşırı derecede hastayım, kaç gündür yatıyorum- dolayı kısa kesmek durumundayım.

Kitap genel anlamda akıcıydı. Eğer polisiye severseniz okumanızı tavsiye ederim. Aşağıda ön okumayı bulabilirsiniz.  ^^

Destekleri için Martı Yayınları'na teşekkür ederiz. Facebook çekilişimize katılmak isterseniz sizi şöyle alalım ^^

15 Nisan 2015 Çarşamba

KVBT 7.Tur 1.Gün | Kayıp Yüzlerin Fısıltısı - Irıs Johansen | Kitap Tanıtımı + Çekiliş



"Hayatta kalmak istiyorsan, hislerini işine karıştırmaman gerek"

Eve Duncan, küçük kızı Bonnie'nin öldürülmesinin ardından uzun yıllar matemden çıkamamış, ancak yine de hayata tutunmayı başarmış bir adli tıp heykeltraşıdır. Görevi, kimliği belirsiz kurbanların yüzünü yeniden yaparak kim olduklarını bulmaya yardımcı olmaktır. Jim Doane ise suikastçı olarak Özel Kuvvetler'de görevli oğlu Kevin'ın öldürüldüğüne inanan ve intikam hırsıyla yaşayan bir babadır. Jim, oğlunun etrafında dönen gizemi çözüme kavuşturmayı kafasına koymuştur. Amacına ulaşmak için yapması gereken ilk şey ise Eve'i kaçırmaktır.

Kendini bir anda sıra dışı olayların ortasında bulan Eve hayatında daha önce hiç görmediği bu adam için neden bu kadar önemli biri haline gelmiştir? Ve asıl önemli olan, Eve hayatta kalmayı başarabilecek midir?

"Gerilimin zirveye ulaştığı, temposunu bir an olsun düşürmeyen bu romanın devamını okumak için sabırsızlanacaksınız."
-The Washington Post-

"Johansen'ın, kaleme aldığı hikâyeyi sonuca bağlamaktaki ustalığına hayran kalacaksınız."
-Publishers Weekly-

"Komplolar, şantajlar ve hayatta kalma mücadelesi… Bu kitaptaki gerilimin dozu size tırnaklarınızı yedirtecek cinsten."
-Amazon-
(Tanıtım Bülteninden)


Sayfa Sayısı: 384
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Martı Yayınları






3 Nisan 2015 Cuma

KVBT 6. Tur 3. Gün | İstanbul - Tuğba Sayın | Alıntılar

Turun 3. gününden merhabalar! İstanbul kitabı için yorumumu daha önce yapmıştım. Okumak isterseniz; tık tık. Bu arada kitabımızı bir facebooktan bir de rafflecopterdan hediye ediyoruz. Rafflecopter çekilişine katılmak isterseniz çekilişe yorumumdan ya da Vampirler'in facebook sayfasındaki blog linklerinden ulaşabilirsiniz. 

Bugün bana düşen görev alıntılar oldu. Keyifle okuyun. :) 



“Hey! Yavaş ol!” dedi bir ses. Üzerime alındım. Ama umurumda değildi. Çantamın nereye takıldığını görmek için sağ kolumdaki askısını çıkarıp arkaya döndüm.
“Montumun cebini yırttın!” dedi aynı ses ama sesin sahibi şimdi karşımda duruyordu.
Saf saf bir cebe bir de çantamın fermuarındaki kancaya baktım. Neredeyse bir bütün olmuşlardı. O anda her şeyi unutmuştum. Sadece sesin sahibinin gözlerine bakmakla meşguldüm.
____
Ve şimdi burada bu şarkıyı söylerken farkına vardım. Belki de beş yıl önce o sahneye Kamer ile çıkmış olsaydım bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Aramızda yaşananlar lisede kalacaktı. Şu an sahnede yanında olamayacaktım.
İşte o an mikrofonu ve kalabalığın varlığını unutup Kamer'e döndüm. Hissettiklerimi kelimelere yakıştıramıyordum.
Sadece aklıma iki kelime geliyordu.
"Seni seviyorum." dedim.
"Hep yanımda kal." diye cevap verdi.
____
"Asma şu yüzünü." dedi üzgün bir şekilde. Yüzümün asık olduğunun farkında bile değildim. Gülümsemeye çalıştım.
"Bir sürü kızın hayallerini süslemek çok zor olmalı." dedim.
Yoldan birkaç saniyeliğine gözlerini ayırıp bana baktı. "Benim hayallerimi süsleyen tek bir kız var. Ve benim için önemli olan da bu."
____
"Peki...bir sene önceki gibi aynı yerde,aynı yağmurun altında, ömrünün geri kalanını benimle geçirmek için söz verir misin?"
Kutuyu açtı.Sokak ışığının altında parlayan tek taşa şaşkın şaşkın bakıyordum.
"Benimle evlenir misin?"
____
"O zaman bu da bizim küçük hikayemiz olsun külkedisi."
Geri çekilip başımı salladım.
"İlk kızımızın adı da İstanbul olsun."
____
"Bazen hayatın sıradanlığından sıkıldığımız olur, boğucu gerçekliğinden. O zaman yapmamız gereken pencereden dışarı bakmaktır aslında... Göreceğimiz manzara kendi hayatımızdan farklı değildir. Çünkü tek biz değilizdir mutsuz olan. Dışarıdaki insanlar da bizim kadar umutsuz...”
____
Albümü aldı ve gülümsedi. Belki de Berke'yi hep bu gülümseme ile hatırlayacaktım.
____
Siyahın üstünde minnacık bir hilal şekline bürünmüş bir ay vardı. Üst tarafta da beş tane şarkı ismi vardı.
Onların altında da simli gri yazıyla şu sözler sıralanmıştı:

İkinci kez ayrılmayı ikimiz de istemezdik
Gözlerinin içine son kez baktığımda o küçük endişeyi gördüm
Tekrar mutlu olabilecek miydik?
Külkedisi...Senden son isteğim...
Beni bekleyebilecek misin?
Mesafelerin aramıza girmesine izin verecek misin?

Ve şu cümleyle yazı sonlanıyordu;

Yepyeni grubun Mini albümü...
____
"Hırkan varsa..." dedim çekinerek.
Elindeki kahverengi atkıyı boynuma geçirdi ve bir şey demeden odadan çıktı. Tekrar içeri girdiğinde elinde çok koyu bordo bir hırka vardı. Umarım ayak bileklerime kadar gelmez boyu.Yani Kamer'in boy ölçüsünü düşünürsek...
____
"Mina lütfen gitme. İstanbul'da sonbahar sensiz olmuyor!"
____
"Ben olmazsam?" diye sordu.
Hiçbir şey söylemeden boynuna sarıldım. Ve kulağına fısıldadım.
"Beni unutmayacağına söz ver." Bu verebileceğim en iyi cevaptı.
Kollarını sanki beni bırakmak istemiyormuş gibi daha bir sıkı sardı belime. Uzun bir süre bir şey söylemedi. Sonunda da tek bir şey söyledi. 
"Söz."









1 Nisan 2015 Çarşamba

KVBT 6.Tur 1.Gün | İstanbul - Tuğba Sayın | Yorum + Çekiliş


İstanbul... Aşkın, ayrılığın, acının ve kavuşmanın hikâyesinin yaşandığı şehir... Liseli bir genç kız olan Mina'nın Bursa'dan İstanbul'a yaptığı bir yolculukla başlıyor her şey. Kaderin cilveleri ve türlü tesadüflerle örülü, yüreğinizi ısıtacak bir gençlik hikâyesi. Tutkulu, dinamik ve heyecanlı... Gençliğin coşkusu ve kırılganlığı bu kitapta saklı. Mina'yı zorlu bir duygusal sınav beklemektedir. Bir tarafta arkadaş gibi sevilen bir erkek, diğer tarafta duygularına karşılık verip vermeyeceği belli olmayan diğer bir erkek. Hangi erkek aşk duygularıyla Mina'nın yüreğini sarsacaktır? (Tanıtım Bülteninden)
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Fenomen Kitaplar
Sayfa Sayısı: 478
 6. turumuzdan merhabalar! Bu sefer kitabımız Fenomen Kitaplar'dan çıkan İstanbul kitabı. Bakalım ben nasıl bulmuşum kitabı? ;)

Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitabı çok sevenler olduğu gibi çok eleştiri yapanlar da var. Ben sanırım sevdim kitabı. Zaten sevenler de çoğunlukta diye biliyorum. Hatta okulda kitabı elimde gören arkadaşlarım tam anlamıyla saldırdı! "O elindeki İstanbul mu? Ciddi misin sen? Ver bakacağıııım!" diye üzerime çullandılar. :D

İlk olarak kitabın dili oldukça sadeydi. Yani böyle mükemmel bir dil beklemeyin. Ama arada çok güzel cümleler kurduğunu da söylemeliyim. Dili çok daha güzel kitaplar okumuştum ama nedendir bilmiyorum kitapta o kadar gözüme batmadı ki. Yani çok akıcıydı, hatta süslü anlatım olsa acaba bu kadar akıcı olur muydu diye düşünmedim değil. 400 sayfayı bir günde okudum mesela. Kitap içine çekiyordu resmen. Ve itiraf ediyorum ben LYS öğrencisi bütün günümü bu kitaba ayırdım. O kadar içine çekti beni.

Kitabın konusu oldukça sadeydi. Hatta klasikti ama... ne bileyim ya. Bu kitapta o kadar iyi 'ama'larım var ki. Duyguyu o kadar derin yaşadım ki kitapta. Bu konuda yazar gerçekten başarılıydı. Duyguyu özellikle hayal kırıklıklarını, üzüntüleri çok güzel hissettirmiş bence.



Ve en beğendiğim kısımlardan biri de şarkılar. Kitabın içinde (karakterler şarkı söylediği için) bir sürü şarkı geçiyor. Ve o kadar uymuş ki bazı şarkılar. Özellikle Murat Dalkılıç'tan "Neyleyim İstanbulu". Kitapta en sevdiğim sahnelerden biriydi. Ve bu şarkıdan sonra Kamer'in söylediği sözler...

Kitabın ana karakterlerine gelelim. Kamer ve Mina. Mina moda tasarımcısı olmak istiyor. Ama ailesinin isteği üzerine Bursa Fen Lisesi'nde okuyor. Bursa'da yaşıyorlar. İstanbul'a ablasının yanında haftasonu kalmak için gidiyor ve kitap otobüste başlıyor. Ablası iniyor ama Mina inemiyor. Çünkü bir çocuk yüzünden. Yoksa sakarlık mı demeliyim? Çünkü çantası otobüsteki çocuğun montunun cebini yırtıyor. Tam anlamıyla fiyasko. Ablasının evine gittiğinde ise şoka uğruyor. Çünkü o çocuk ablasının kapı komşusu çıkıyor. Ve olaylar başlıyor.

Mina bazı nedenlerden dolayı İstanbul'a gidiyor. Ailesinden izin alıp moda tasarımı okumaya başlıyor. Ama hayatı sonsuza dek değişiyor...

Mina çok tatlı bir kızdı. Bazen düşünüyorum da ne kadar ona kızsam da onun yaşadığı gibi bir durum yaşasam... sanırım aynısını yapardım. İstemesem de. Ya Kamer? Sanırım bu hikayede en çok acı çekenlerden biriydi. Çöktü resmen. Tabi ben de onunla çöktüm.

Kamer ilk başta çok soğuktu. Mina'dan nefret ettiğini o kadar çok belli ediyordu ki... Ya da öyle düşünmeyi kendisi de istiyordu. Çünkü... (orası aşırı spoiler içerir bana kalsın :D ) Onca yaptığı şey aslında aşırı sadakatten dolayıydı. Sadece bunu söyleyebilirim. Küçükken verdiği bir söz için... Bu söze sinir olsam da sadakati çok güzeldi. Ama tutamadı. Ve Mina'ya aşık oldu. Mina'ya duygularını açtıktan sonra ise... Kamer U dönüşü yaptı resmen. Burası bana çok tuhaf geldi açıkçası. O kadar kötü davrandı ki o kadar soğuk. Sonra bir anda her şey değişti. Öyle bir hal aldı ki durup durup tekrar okuduğum yerler oldu. Kendi kendime "Aynı Kamer'den mi bahsediyoruz biz yahu?" dediğim bile oldu yani. Bu kısımı bana garip geldi itiraf etmeliyim.

Ama yine de genel anlamıyla beğendiğim ben. Kitap benim için gerçekten çok akıcıydı ve duygu aktarımı gayet güzeldi. Bazı yerlerde ağladım bile. Kabul ediyorum. ^^

Benim yorumum böyle. Unutmadan buradan facebook çekilişimize ulaşabilirsiniz.1 kişiye facebooktan bir kişiye rafflecopterdan hediye ediyoruz. Şansınız bol olsun!


 a Rafflecopter giveaway