25 Eylül 2014 Perşembe

Kitap Yorumu #6 | Ismarlama Bebek - Fatih Murat Arsal


Bir masal kahramanı kadar yakışıklıydı belki! Sıcacık bakışlarıyla, tecrübeli yürekler için bile tehlikeliydi. Aşkı hiç tanımayan vahşi bir kıza göre ise, engellenemez iradesiyle tutkulu bir zorbaydı o...
Korunaklı hayatına büyük bir cesaretle dalmıştı. Ondan çılgınca şeyler istiyordu bu uzun adam... Öncelikle kollarından kaçamayacağı gerçek bir evlilik...Ve annesine benzeyen güzel bir bebek...İsyan eden kalbini istemiyordu belki! Ama...Her an göğsünden koparıp alacak kadar da fırsatçıydı.
Zoraki de olsa evlenmeyi kabullendi... Ve ısmarlama bebeği için ona boyun eğdi. Ama delicesine ağrıyan kalbi için...sonuna kadar mücadele etmeye kararlıydı! Tüm korkusuyla aşka karşı dirense de... ne yazık ki bu tatlı despottan nefret etmek, baştan çıkarıcı öpücüklerini sevmemek kadar zordu!
İki inatçı yüreğin heyecan dolu savaşında, sizi aşk ve tutku dolu sayfalara bağımlı kılacak, kaybedenin olmadığı bir FMArsal romanı daha!
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 504
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Eveet, gecikmeli bir yorumla karşınızdayım. Okul, dershane, testler derken kafamı kaldıramıyorum. İyi ki bu kitabı okul başlamadan okumuşum. Çok üzülürdüm.

İtiraf ediyorum Fatih Murat Arsal'ı ilk okuyuşum. Çok eskiden beri merak ettiğim, adını çok duyduğum bir yazar. Ama anca kısmet oldu. Sanırım devamı da gelecek. 


"Üç sene beklemeseydin sen de," deyiverdi genç kız. Bu konuda içtendi. "Beklemeseydin belki bir şansın olurdu. Belki senden hoşlanırdım. Bu despot halini bilmezdim."

"Ben despot değilim..." dedi genç adam. "Sadece çok istediğim bir şeyi elde etmeye çabalıyorum."
"Çocuk mu?"
"Sen..."


Kitabın konusuna gelirsek Vildan kızımız genç, güzel ve bir o kadar da zarif bir kızdır. Sevgilisinden yeni ayrılmıştır. Sevgilisi olsa da sarılmayı, öpüşmeyi hiç sevmez. Hiçbir şey hissetmez. Bu yüzden çok sevgilisi olmamıştır. 

Ataman ise Vildan'ı ilk gördüğünden beri ona aşıktır. 3 sene önce o toplantı odasına dalıp babasını çağırdığında görmüştür ve tutulmuştur. O kadın evleneceği kadındır! 

"Bak, hadi barış yapalım. Bu balıkları soğutmaya gerek yok. Yeniden başlamaya ne dersin? Belki cazibenin bir kısmını bana lütfedersin? Şu an buradaki her erkeğin beni kıskandığına eminim. Bunun tadını çıkarmama izin ver." O kadar tatlı baktı ki, Vildan yutkunmamak için kendisini zor tuttu. 
Sevimli pislik!

Vildan babasının teklifini duyunca çok kırılır ve sinirlenir. Şirketini kurtarmak için babası onu yaşlı adamın tekiyle evlendirmek istiyordur! Yaşlı bir adamla! Babası durumun böyle olmadığını anlatsa da ona inanmamıştır. En son pes eder ve adamla görüşeceğini söyler. Ama aklından öyle şeyler geçiyordur ki! O adamı pişman edecektir! 

Bu yüzden kuzeni Cumhur'dan yardım ister ve ona sevgilisi rolü için bir adam bulmasını söyler. Ataman o gün gelmese de Cumhur'un gönderdiği manken gelir. Ama öyle bir gelip gider ki Vildan'ın aklını başından alır! Ve o manken öyle birisidir ki. Bütün hayatı içinden çıkılmaz bir hal alır!

Kestiiiiik!! :D En heyecanlı yeri ise işte burası! Ve bundan sonrasını kitapta görün istiyorum. ;) 

"Evlenirsek mi?"
"Evlenirsek," diye onayladı.
"Ya evlenmezsek?" Bir an için düşündü genç adam.
"Beni rahat bırakır mısın?" diye sordu Vildan. "Ömür boyu..."
Turgut gülümserken başını iki yana sallıyordu. "İnan ki...bunun cevabını ben de bilmiyorum. Gerçekten...düşünmek istemediğim bir seçenek. Seni kolayca bırakıp, kendi hayatıma dönebilir miyim bilmiyorum. Önceden yaparım sanıyordum ama bu bir hafta... sürekli seni düşündüm!" 
Ne rastlantı! Ben de!

Aslında bir çoğunuz tahmin ediyorsunuz hikayeyi. Klasik bir hikaye (daha çok sonu). Ama ilk kısmındaki bomba mükemmeldi! Genel olarak işleniş şekli hoşuma gitti benim. Özellikle konuşmalar. Vildan çok hazırcevap biri. :D En sevdiğim şeylerden biri özellikleriydi... Vildan'ın korkuları, tereddütleri, inatçılığı... Ataman'ın kararlılığı, yakışıklılığı... Kitapta kendimden parçalar bulmadım desem yalan olur. Özellikle inatçılık konusunda. :D Dediğim gibi Vildan'ı çok sevdim ben. Bana beni hatırlattı. ;) Onda kendi korkularımı, inatçılığımı gördüm sanırım. 

"Seni kaybetmemek için her şeyi yapardım. Seni yine zorlardım. Seni yine kızdırırdım. Benden nefret etsen bile... seni sevmekten yine vazgeçmezdim. Sen benim hayatımın anlamısın! Sen benim değer verdiğim her şeysin! Seni seviyorum!"

En çok sinir eden şey ise biri bir şey söyleyecekken diğerinin her şeyi berbat etmesi oldu. Ya her seferinde batırdılar bütün romantizmi! Kaç kere oldu sayamadım bile. -_- En sonunda biri çıktı söyledi de rahat bir nefes aldım yahu! :D 

"Seni çok özledim. İki gün geçmek bilmedi..." dedi arzuyla.
"Sen mi ben mi?" dedi Vildan yavaşça. "Volkan bir büyüsün... ben de geleceğim."
"İyi olur." diye mırıldandı adam. "Beni azgın kadınlardan korursun! Her yerdeler! Korkuyorum..."

Genel anlamda güzel bir kitaptı. Konusu, işlenişi güzeldi. Okumanızı tavsiye ederim. :) 

Puanım; 






17 Eylül 2014 Çarşamba

Kitap Yorumu #5 | Yeni Bir Umut ( Losing Hope - Hopeless #2 ) - Colleen Hoover


HAYATINI ÖZGÜRCE YAŞAMAK İSTİYORSAN ÖNCE GEÇMİŞİNLE YÜZLEŞMELİSİN…

UMUTSUZ, Sky'ın hikâyesiydi.

Şimdi olaylara Holder'ın gözünden bakmanın zamanı.

Yeni Bir Umut'ta, Sky'ın çocukluğunda yaşanan olayların Holder'ı ve ailesini nasıl etkilediği gözler önüne serilirken, bir yandan da bu iki yaralı ruhun birbirini nasıl iyileştireceğine tanık olacaksınız
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 213
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Goodreads Puanı: 4.50 



Okullar başlamadan okumak istediğim iki kitap vardı. İkisi de bitti. İnternetim olmadığı için yorum yazamadım ve ikisine birden yazacağım. Ama ikinci bitirdiğim kitaba önce yorum yazıyorum neden mi? Çünkü... Ben çok sevdiğim kitapları 'en'lerim listeni koyarım. Ama bu kitap direk 'en'im oldu. En sevdiğim oldu.

"Kelimenin tam anlamıyla umutsuzdum. Yapayalnızdım. Ve çok ama çok üzgündüm."

Şimdi ne desem boş geliyor. Çünkü bu kitabı anlatamazsın. Sadece yaşarsın. Sana hissettirdiği mutluluğu, acıyı, özlemi, ağlama duygusunu, umutsuzluğu sadece yaşarsın. Holder her gün ölürken sen daha beter ölürsün.

"Bana bir amacım varmış gibi hissettiriyordu. On üç ayı aşkın bir süredir bir amacım olduğunu hissetmemiştim."

Bu kitabı daha bitirmeden ağladım. Hope için ağladım. Sky için ağladım. Dean Holder için ağladım. Les için ağladım... Kendim içinse sadece üzüldüm. Neden yapıyorum bunu kendime? Neden bilerek ağlayacağım kitaplar seçiyorum? Bilmiyorum. Belki acıyı hissetmek istiyorum. Belki hayatımdan zevk almak istiyorum. Belki de sadece ağlamak istiyorum...

"Horluyordu.
Buna bayıldım.
Lanet olsun. Hoşlandığım dördüncü bir özelliği daha çıkmıştı."

İlk kitabı okuyanlar hikayeyi biliyorlar zaten. Sky'ın gözünden olan kısmını. Berbat bir hikayeydi. İyi anlamda tabi ki. Öyle bir yaraladı ki kendimize gelemedik. Ya Holder'ın gözünden? Daha berbattı emin olun. Sanırım kalbimin büyük bölümünü aldı götürdü.

"Hope olsaydı hatırlardı. "

Umutsuz'a göre bu kitapta ek kısımlar vardı. İlk başları mesela. Holder'ın hayatı. Les'in öldüğü zaman. Sky'ı bulduğunda hissettikleri. Les'e olanları öğrendiği zaman hissettikleri. Les'e yazdığı mektuplar ve Les'in mektubu... Les'in mektubunu okurken ağladım, hıçkırdım, böğürdüm... Sanırım en duygu yüklü anlardan biriydi. Zaten Holder'ın hissettikleri ile başa çıkamazken Les'in cesur itirafları ve Holder'a söyledikleri. Sadece şunu söyleyebilirim. Beni gerçek anlamda YIKTI.

"Tanrım, lütfen sadece Sky olsun."

Ne kadar istesem de hikayeden bahsedemeyeceğim. Sadece şunu söyleyeyim. Holder ve ikizi Les'in yıllar önce kaçırılan arkadaşları Hope ile ilgili her şey...Ve Sky ile... Bu kadar bahsedebilirim. Bir daha aynı olayı yaşamak istemiyorum. Ve başlarsam duramayacağımı biliyorum. Bu yüzden size sadece şunu söylüyorum. Bu kitabı lütfen okuyun. LÜTFEN! Evet ağladım, evet yıkıldım. Ama değdi mi diye sorarsanız? Değdi. Emin olun değdi...

"Seni yaşıyorum, Sky," dedim dudaklarına doğru. "Seni doya doya yaşıyorum."

Umutsuz...Hopeless... Bu dövmenin anlamını ilk kitabı okuyan bilir. Holder'ın bu dövmeyi neden yaptırdığını da. Kendini umutsuz olarak görmesi bir yana asıl sebebini söylemeyeceğim. Çünkü okumanızı istiyorum! Her neyse, kitabı okurken kendime şunu sordum. Holder gerçekten 'Umutsuz' muydu? Bu soruya cevap veremeyeceğim sanırım. Çünkü "Evet, umutsuz." diyorum. Holder da kendine böyle diyor diyorum ama... Sky var. Hayatına renk getiren, daha iyi olmasını sağlayan kız var. "Hayır, umutsuz değil." diyorum. Ya yaşadıkları? Of, bilmiyorum. O kadar umutsuz şeyler yaşadı ki Sky olmasa hayatta toplanamazdı. Tam olarak toplandı mı onu da tam bilmiyorum. Hissedemiyorum. Ama bazen de şu geliyor aklıma. Holder umutsuz değil belki de, sadece yaşadıkları umutsuz. Ne dersiniz?

"  'Seni tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum.
-Les-
 Not: Umarım beni bir şekilde hayal kırıklığın uğrattığın için bunu yaptığımı düşünmezsin. Bana sarılıp ağlamama izin verdiğin o gecelerde beni kaç kez kurtardığını bilemezsin.'  


Defteri yere bıraktım.
Ve ağladım.  "

Not: O kadar zorlandım ki alıntı yazarken. En beğendiklerimden bir kaçını yazamadım mesela. -_- Çünkü kitabı okumayanlar spoiler doluydu. Gerçi alıntılarda çıkaranlar olmuştur yine de.


13 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap Yorumu #4 | Aşka Var Mısın? ( Eversea #1 ) - Natasha Boyd

AŞK HAYATTAKİ EN BÜYÜK RİSKTİR.


"Eğer geleceğimde olacağını bilseydim, tamamen farklı bir yaşam seçerdim." 
...kokusunu derin derin içime çektim. Sonra ağzımı kulağına yaklaştırdım. "Eğer farklı bir yaşam seçseydin, beni hiçbir zaman bulamazdın."
Sorumlulukları ve kendine olan güvensizliğiyle boğuşan, güneyli bir genç kız... Her şeyini kaybedebileceği son skandalından kaçan, Hollywood'un en gözde megastarı...Onları sonsuza dek değiştirecek, tesadüfi bir karşılaşma, imkânsız bir birliktelik ve masalsı bir aşk hikâyesi...
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 368
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Goodreads Puanı: 4.20

Bu yazıyı nasıl yazacağımı bilmiyorum. O kadar tuhaf duygular içindeyim ki şu an. Sanki hayatımdan bir şeyler koptu. Kitabı dün gece bitirdim. Ama hala etkisindeyim. Kitabı bitirdiğimde duvara bakakaldım. Sanki zaman durdu ve her şey dondu. Ben sadece baktım...baktım...baktım... Sonra evde dolandım, ışığı kapattım, yatağıma yattım ama gözümü bir an bile kırpamadım. Ağzım açık öylece kaldım. 10 dakika öylece durdum. Ne ağlayabildim ne bir şey söyleyebildim. Kendime geldiğim anı ise hatırlamıyorum. Çünkü hala kendimde olamayabilirim...

"Sonra derin bir nefes alıp motoru çalıştırarak eve doğru hareket ettim. Daha doğrusu bir kızın en gizli fantezisine doğru. Umarım söz konusu gizli fantezi kendine bir tişört bulmuştur! "

Her şeyi bırakıp kitabın sonundan bahsetmek istiyorum. Delicesine anlatmak istiyorum. Yaşadıklarımı yaşayın istiyorum. Ama şu an tek yaptığım bahsetmemek için kendimle cebelleşmek. :D Çünkü bir açarsam ağzımı susmayacağımı biliyorum. -_-

"Her iki elini saçlarının arasında gezdirdi, ellerini çekince saçları havada asılı gibi kaldı. Bunu nasıl yaptı yahu?"

Madem sonunu anlatamıyorum o zaman birazcık hikayeden bahsedeyim bari. ;)

Keri Ann Butler Cove'daki evinde yalnız yaşayan, bir restoranda garsonluk yapan, erkeklerden hep uzak durmuş biridir. Ta ki Jack'e kadar... Bir tesadüf eseri karşılaşırlar ve arkadaş olurlar. Jack ünlü birisi olduğu için her yerde dolaşamaz çünkü birilerinin onu görmesini ve yerini gazetelere bildirmesini istemez. Bu yüzden Keri Ann ona yardım eder. Tabi ki Jack de ona yardım edebileceği bütün konularda yardım eder. Maalesef ki yakışıklı Jack'e kapılmaktan kendini alamaz Keri Ann... Ama Jack onu seviyor mudur? İşte bu yüzden durur. Onunla arkadaşça konuşur sohbet eder. Ama Jack işleri hiç de kolaylaştırmıyordur. Ona çok iyi davranması, her güldüğünde gamzesinin hemen yanağında belirmesi, o yeşil-gri gözleri ya da muhteşem kasları... Hiçbirisi kararına saygı göstermiyordur. Özellikle Jack'in ona bakışları ( Bir iç çekiş. *.* ). Jack'den uzak durmak Keri Ann için gittikçe zorlaşırken Jack'in davranışları da arkadaşça olmaktan çok uzak gelmeye başlar...


"Muhteşem," dedi Jack, başını iki yana sallayarak yüzüme bakarken.
"Muhteşem olan ne?"
"Muhteşem olan şey," dedi, "ne kadar güzel göründüğünün farkında olmaman. "


Kitaba birazcık değindim. Biliyorum tam olarak şekillenmedi hikaye kafanızda. Şöyle ki hem ben anlatmaya başlarsam duramam diye korkuyorum hem de sizin gidip kitabı okumanızı istiyorum. Hatta şu an bu yorumu okuyorsanız bırakın. Bütün işlerinizi erteleyin. Gidin bir kitapçıya ve kitabı alıp okuyun! Jack'e merhaba deyin. ;)

"İkimiz aynı odada yalnız kaldığımızda hissettiğimiz şey her neyse, sence bu normal mi? Belki senin hiçbir fikrin yok ama benim var. Bu. Pek. Olmaz. En azından bana."

Yazdıklarımdan anlamışsınızdır ama ben yine de söylemek istiyorum. Kitaba BAYILDIM! Mükemmeldi yahu. :3 Özellikle sonu beni benden aldı. Aslında sonlara yaklaşınca tahmin ediyorsunuz ama yine de öyle bir vuruyor ki sizi... Sanki mermi içinizde on bin parçaya ayrılıyor ve bütün hayati fonksiyonlarınız duruyor. Nefes dahi alamıyorsunuz.

"Acıdan sızlayan ayağımı düşündüm. Bu yalanların bana mal olduğu, beni olma ihtimalinden uzaklaştırdığı şeyi düşündüm.
Tam o anda her şeyi feda edebileceğimi anladım. 
Tüm bu yaşananları, tüm bu insanları ve elde ettiğim tüm ayrıcalıkları, hayatımda ilk defa deneyimlediğim huzurun tek bir saniyesi için feda edebilirdim. " (Jack)

Sonu havada asılı kalıyor baştan söyleyeyim. Aslında böyle kitapları hiç sevmem. Neden mi? Çünkü çıkana kadar kendimi yerim. Ama duramadım ve okudum. Aynı zamanda ikinci kitabı okumak için sabırsızlanıyorum, ikinci kitap çıkmadan niye okudun diye kendime kızıyorum ama yine de sonunda tek bir şey diyorum. İyi ki okumuşum yahu! Forever Jack! :3

Not: Benden küçük bir tüyo. En son kısımda Jack'in ağzından anlatılan bir bölüm var. ;)




12 Eylül 2014 Cuma

Kitap Yorumu #3 | Ayaklı Bela ( Beautiful #2 ) - Jamie McGuire



AŞIKSAN BAŞIN BELADA!


Abby Abernathy; geçmişini unutmak için kalkıp uzak bir şehre okumaya gelen, temkinli, kendi hâlinde bir kız. Travis Maddox; hayatını dövüşerek kazanan ve aşka inanmadığı için tek gecelik ilişkilerle avunan bir erkek. Aşk ve bela birbirine hiç bu kadar yakışmadı...
Travis annesinden hayatla ilgili iki şey öğrendi: Aşkı bul. Ve onun için ölümüne mücadele et.
Bu hikâyeyi biliyorum demeden önce bir kez daha düşünün. Her aşk hikâyesinde iki taraf vardır: Esas oğlan ve esas kız. Tatlı Bela'da esas kızı dinledik; peki ya, esas oğlan?
Bir erkeğin aşkı için verdiği mücadeleyi kendi ağzından tüm içtenliğiyle dinlemeye hazır olun...
Sayfa Sayısı: 472
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı
Goodreads Puanı: 4.26

Kitabı bitirdiğimdeki duygularımı ifade edemem. Bir an bağırmak istedim, bir saniye sonra ağlamak. Hemen sonra gülmek istedim. Ama hiçbirini yapamadım. Hiçbir tepki veremedim. Ağzımı açmamla kapamam bir oldu. Sanki beynim kelime üretmeyi durdurdu. Sadece boş boş bakabildim...

İşte tam olarak bunları hissettim. Kitabı bitirdiğime mi yansam ağzımın açık kalmasına mı bilemedim. :D

Gülümsemesini bastırıp, "Neden kendi kararını vermesine izin vermiyorsun?"

"Çünkü onu, tam da bu kararı onun yerine almayı isteyecek kadar umursuyorum."

İlk kitabı çok sevmiştim. Abby'nin korkularına rağmen, Travis'in öküzlüklerine rağmen mükemmel bir kitaptı. Ama ikinci kitap ayrı bir şey oldu benim için.

"Daha önce söylediğimde ciddiydim.Gitmen lazım Güvercin. Tanrı biliyor ben senden uzak kalamıyorum"

"Bir kitap erkeğin ağzından anlatılsa nasıl olur acaba?" der dururdum. Bu sorunun cevabını çok merak ederdim. Gerçek anlamda çok güzel oluyormuş. Harika ötesi oluyormuş!



“Ben pek sık korkmam,” dedi. “İlk sabahımızda kalkıp seni bulamayınca korkmuştum. Vegas’tan sonra beni bıraktığında korkmuştum. Babama Trent’in o binada öldüğünü söylemek zorunda kalacağımı düşündüğüm zaman korkmuştum. Ama seni bodrumda alevlerin arasında gördüğümde… dehşete düştüm. Kapıya ulaştım, çıkış yarım metre ötemdeydi ve çıkamadım.”



İlk kitabı okumayanlar için bir konuya deyineyim. Hikaye genel olarak Abby'nin korkularından ve Travis'in mücadelesinden oluşuyor diyebilirim. Abby birine güvenmeye, kendini bırakmaya korkuyor. Geçmişinin izlerini silmek için evinden uzaklara gidiyor. Ama geçmişi sanki dövmeli bir pakette ona geri sunuluyor. Başlarda arkadaş kalıyorlar ama dövmeli ve kaslı Travis'imiz onun güvenini kazanıyor. :3 (Daha fazla içeriğini yazamayacağım yoksa bütün hikayeyi yazarım! :D )

" Kurtulup kurtulamayacağımızı bile bilmiyordum. Sadece senin yanında olmak istiyordum, bu ne anlama geliyorsa. Korktuğum tek şey sensiz bir hayat Güvercin.”

Şimdi kitabın bazı eksikliklerine değinmek istiyorum. Mesela duygu yönünden bazı yerlerde eksiklik vardı (Buna rağmen 5 puanı hakediyor). Şöyle ki bir anda Travis bütün benliğiyle hikayeyi anlatırken bir anda çok yüzeysel anlatıyor. Ya ben odaklanamadım tam kitaba ya da Jamie arada bir dengeyi kaçırmış. :D Ama yine de dediğim gibi bazı sahnelerde Travis o kadar içten konuşuyor ki ağlayasınız geliyor. Ama öyle bir an geliyor ki "Bu aynı Travis mi yahu?" diyorsunuz.

"Kahrolası köpeği almana izin veriyorum,.."

Sırıttım. İşte! Zafer!
"...eğer Abby'e karşı duyguların varsa."
Suratımı astım. Kahrolsun! Yenildim! "Yapma be hocam!"

Genel olarak ise kitaba ba-yıl-dım! Abby'nin ağzından anlatılırken Travis'e öküz dediğim anlarda bile Travis'in içinden neler geçtiğini okudum ve sanırım (kesinlikle!) Travis'in tarafındayım. Fazla naz aşık usandırır güzeliiimmm! Travis sana iyi dayanmış. :P İlk kitapta Abby'i haklı bulurken ikinci kitapta biraz laf söyledim diyebiliriz. :D Birazcık canım çok değil. :P

"Bir özre ihtiyacın yok Güvercin. İhtiyacın olan tek şey istemek."

Kısacası kitap öyle bir içine çekiyor ki insanı büyüleniyorsunuz. Bir erkeğin çektiği acıları anlıyorsunuz. Biz hep esas kızın ağzından dinledik hikayeyi. Ama demek ki asıl oğlan da çok duygusal olabiliyormuş. ;)

Not 1 : Yakında "Aşka Var Mısın?" yorumu da gelecek takipte kalın. ;)
Not 2 : Kitapta ilk kitaba göre ek sahneler vardır. Bilginiz olsun! ;)

Puanım;







9 Eylül 2014 Salı

Kitap Alışverişi #1

Merhaba! Yeni bir yazıyla karşınızdayım. Bu seferki bütün kitapkoliklerin gibi benim de en heyecanlı anımdan bir parça! Kitap alışverişi! Bakalım neler almışım? ;)




Aşka Var Mısın? - Natasha Boyd | Yabancı Yayınları 

Çok merak ettiğim, çıktığı günden beri almak için deli olduğum bir kitaptı. Jack Eversea adını çok duydum. Hatta o kaybolduğunda aramaya bile çıktım. :P Daha okumadan kalbinizde yer eden kitaplar vardır ya hani? Bu da onlardan oldu bende. ;) Ayrıca okuyanlar her yerde Jack Eversea diye dolanıp dururken benim almamam olmazdı değil mi? :D 

Yeni Bir Umut - Colleen Hoover | Epsilon Yayınevi

Umutsuz'u okuyanlar bilir Sky'ın hikayesini. Hopeless kelimesinin gizemini... Umutsuz benim enlerimdendir. Ve Yeni Bir Umut da devam kitabı. Aynı olaylar erkek karakterin gözünden anlatılıyor. Tabi ki de eklemeler olarak. Mesela olay nasıl başlıyor? İlk kitapta bundan bahsediliyor ama burada daha da ayrıntı var. Ve birinci kitapta olmayan devam var! Bu kitabı ilk gördüğümde serinin devamı olduğunu bilmiyordum. Öğrendiğimde ne mi oldu? Delirdim. -_- Hep aklımda olan, hep almak istediğim bir kitaptı yani. Sonunda aldım, mutluyum! 

Ayaklı Bela - Jamie McGuire | Yabancı Yayınları

Hep merak ederdim. "Acaba bir hikaye erkeğin ağzından anlatılsa nasıl olur?" diye. Özellikle Travis gibi birinin... Sanırım Jamie beni duydu. :P Gerçi ben anca alabildim kitabı ama olsun. Geç olsun güç olmasın. :D İlk kitabı çok sevmiştim. Arada Travis'e bağırdım, Amy'e bağırdım, Travis'e hayran kaldım. Bu kitapta daha çok bağlanacağım Travis'e biliyorum. Çünkü...Çünküsü bende kalsın. Ayrıca Travis bu ya. Bağlanılmaz mı? :P 

Yarın Biri Ölecek - Peter James | Artemis Yayınları

Aslında aklımda hiç yoktu. İndirimden dolayı aldım biraz da. Ama konusu gerçekten ilgimi çekmedi değil. Cinayet kitaplarını çok seven biri olarak indirimden hemen yararlandım. 29 tl'lik kitabı 5 tl'ye bulmuşum. Alayım değil mi? :P Gerçi biraz tuğla gibi bir şey ama olsun. :D 

İşte benim alışverişim bu kadar. Sağlıcakla kalın. Bir dahaki yazımda görüşmek üzere. ;)