Muhteşem bir hayatım vardı. Âşıktım, mutluydum ve istediğim her şeye sahiptim. Sonra bir gün, her şey değişti. Bir adama satıldım!
Sevgilisi Brax Cliffingstone, yıldönümlerini kutlamak için Tess Snow'u Meksika'ya götürene kadar ikisinin de geleceğe dair umutları vardı. Altın rengi kumsalların, denizin ve güneşin tadını çıkaracak, birbirlerine yeniden âşık olacaklardı. Ancak gördükleri güzel rüyanın kâbusa dönmesi uzun sürmedi.
Dünyanın gölgelerinden habersiz Tess, kaçırılmış, hırpalanmış ve satılmıştı. Yeniden aydınlığa kavuşmanın bedeli ise Şeytan'la yapacağı anlaşmada, yalnızca bedenini değil ruhunu da ortaya koyması demekti.
Zindanımın derinliklerinde yankılanan bir fısıltı, "Gözlerindeki karanlığı görüyorum," diyordu. "O karanlık beni besliyor, o karanlık beni çağırıyor."
Ve karanlığın tadı kanıma karıştı. Acı, artık kalbimin en tanıdık yolcusuydu.
"Şimdiye kadar yaptığınız tüm 'en iyi kitap' listelerini unutun ve bu kitabı en başa altın harflerle kazıyın. Yılın değil, yüzyılın en iyi kitabı."
-Lip Smackin Good Books-
(Tanıtım Bülteninden)
Yazar: Pepper Winters
Çevirmen: Arzu Sarı
Yayınevi: Arkadya Bitter
Sayfa Sayısı: 496
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
İlk defa bir yorumda bu kadar zorlanıyorum. İlk defa beni hiç yalnız bırakmayan düşüncelerim tıkandı. Kitap sizi uykusuz bırakıyor baştan uyarayım...
"Sen benim olmayabilirsin ama ben giderek daha çok senin oluyorum."
Kitap ilk başta Tess ve Brax'in aşk hayatıyla başlıyor. Gerçekten mutlular, ikisi de aile eksikliğini birbirlerinde buluyor. Brax'e ne yalan söyleyeyim pek ısınamadım. Genelde kitap karakterlerinde asıl karakteri daha çok sevdiğim için olabilir tabi ki ama yine de anlayamadığım bir şeyden dolayı bana kendini sevdiremedi.
"Q BENİM EVİM. Q BENİM EFENDİM. Q BENİM YENİ HAYATIM."
Tess ve Bax'in ilişkisi masum, Tess'in istediğinin tam tersi. Tess daha çok sert bir şeyler istiyor, arzu ve tutku. Brax ise masum ve şirin. Bu kısımda fedakarlıkta bulunan Tess Brax'i kırmamak için kendini tutuyor ama bazen kendini tutamadığı da olmuyor değil. Her şeye rağmen mutlu bir şekilde çıktıkları tatilde başlarına gelen bir olay bütün hayatlarını değiştiriyor. Gittikleri bir kafede Tess kaçırılıyor ve hayatı tamamen değişiyor.
"Gerçek, asla yalan ve yalancılar kadar acıtmaz," diye tekrarladı Brax. "Bu lafını asla unutmadım.."
Bu kısımdan sonra kitabın asıl ağır yönü başlıyor. Sizi yeniden uyarmak istiyorum, bu kısımlar gerçekten ağır. Dişlerimi sıkarak hayretler içinde okudum. Tess kaçırıldıktan sonra ona yapılanlar gerçekten ağır şeyler. Hayatı bu kadar karmaşık olmuşken bir de kaçıran adamlar onu satıyor. Artık bir efendisi var o ise bir köle. Yani esclave...
Artık Tess'in bir
Mâitre'si var yani efendisi. Q Mercer. Aslında ilk başta sinir oldum diyebilirim. Hatta yazarın ilk sayfada şu notu var:
"Q'yu sevmeye başladıysanız üzerime düşeni hakkıyla yerine getirmişimdir." Bu yüzden
"Ben bu adamın neresini seveceğim?" dediğim çok oldu. Çünkü adam gerçekten tahmin edemeyeceğiniz kadar karanlık. Bu kadarını beklemiyordum. Bu kadarını tahmin edemiyordum ve tahmin edemediğim şeylerden biri de bu kadar seveceğim ve kitabı bu kadar beğeneceğim. Bu kadar şiddet, baskıya rağmen bu kadar sevebildiysem bu kitabı yazara ve çevirmene şapka çıkarmak gerek! Ve yayınevine bu kitabı çıkardığı için bol bol teşekkür etmek gerek!
Q, "Tu ne peut pas etre la mienne, mais je suis en train de devenir le votre," diye mırıldandı.
Kalbim duracak gibi oldu, midemde kelebekler uçmaya şenlikler düzenlemeye başladı.Göz göze geldik, bakışlarımı kaçıramıyordum. Q dudaklarını yavaşça dudaklarıma bastırdı ve cümlesini İngilizce olarak tekrar söyledi. Kelimeleri teker teker yutabileyim, her soluğumda sözlerini soluyayım diye dudaklarımın dibinde gibiydi. "Sen benim olmayabilirsin ama ben giderek daha çok senin oluyorum."
Tess bu kadar baskıya dayanabilen, boyun eğebilen bir kadın değil. Tam bir savaşçı! Bu yüzden Q'ya boyun eğmiyor ve bu Q'nun gözünden kaçmıyor. Tess eski hayatına dönmek için çabalarken başına gelen felaketler yüzünden bir anda Q'ya boyun eğmeye başlıyor. Bu kadar çabuk mu boyun eğdi diyeceksiniz ama emin olun o durumda neler hissettiğini anlayabiliyorsunuz ve hak vermeden edemiyorsunuz. Aslında boyun eğmekten ziyade kendini onun yanında güvende hissetmeye başlıyor. Zaten ne kadar karanlık olsa da dışarıdaki tehlikeler Q'dan daha fazla.
Sesi hala beynimin içinde haykırıyordu.
"Sadece beni ve sana yaptığım şeyleri düşün. Acıda bile bir yakınlık, bir paylaşım vardır. Bırak çektiğin acıyı zevke dönüştüreyim."
Tess'in Gözyaşları BDSM ve şiddet içeren bir kitap. Bu yüzden sapkınlık derecesinde sahneler var. Ama Tess buna canı gönülden razı olduğu için nedense rahatsız etmiyor. Çünkü iki karanlık ruh birbirini tamamlıyor.
Q dudaklarını yaladı,bakışlarında bir sevinç, garip bir memnuniyet vardı. "Je suis â toi." Ben seninim,dedi.
Kafamı salladım. "Nous sommes les uns de autres." Biz birbirimize aitiz, dedim.
Bir kısım var ki o kısım beni benden aldı. Tess kaçsın, Q'dan kurtulsun diye yalvarırken bir iki kısımda bu gerçekleşiyor ama bu olduğunda da geri dönsün diye dualar ediyorsunuz. Çünkü ilki fena halde kötü sonuçlanıyor ve ikisi de gerçekten ıstırap dolu.
Tutkudan boğazım düğümlenirken sesim titredi. "Senin her şeyin olmak için döndüm...Tıpkı senin benim her şeyim olman gibi."
En sevdiğim kısımlardan biri yazarın Brax'i Tess gittiğinde boynu bükük bırakmamış olması. Tess eve döndüğünde Q'yu unutamıyor ve Brax bir şeyler olduğunun farkında. Bunu fark etmesi beni şaşırtmıştı ama bir yandan bu kısım ona sempati duymamı sağladı. Tess Q'ya geri döndüğünde ise Brax'in bunu anlayışla karşılaması, olgunluğu gerçekten şaşırttı. Ama asıl şaşırtan kısım ise Tess'in Q'ya söyledikleri. Ağzım açık okudum, Q Tess'e savaşçı derken gerçekten de ne kadar doğru bir kelime kullanıyormuş! İkinci kitapta neler olacak diye şimdiden beklemeye başladım.
Kitapta en çok Fransızca'nın geçmesi hoşuma gitti. Fransızca kelimelere, cümlelere aşığım ve Q Fransa'da yaşadığı için bol bol kullanıyordu. Kitaba ayrı bir romantiklik katmıştı ve havayı yumuşatmıştı. Merak uyandırıcı, ilgi çekici bir kitap ve daha önce böyle bir kitap okumadım! Kapağı ise gerçekten çok hoşuma gitti.
Arkadya Bitter'in bu tek renk çizgisi çok hoşuma gitse de Tess'in Gözyaşları'nda yaptıkları orijinal kitabın kapağından yansıma mükemmel görünüyor!
Benden imkânsızı istiyorsun. Seni sevmemi istiyorsun.
Söylemeden yazımı bitirmek istemiyorum ki pakete ba-yıl-dım. Kargoyu açtığımda bu mükemmel paket beni karşıladı ve büyülendim. Parşömen kağıt ve içinden çıkan dizlerin üstünde biten bir adet siyah çorap. İçinden çıkan çorap kitapta ayrı bir yere sahip. Kapakta da olduğu gibi...
Ve bu muhteşem kitabı -eğer bu sahnelere dayanabilirim diyorsanız- okumanızı öneririm!