5 Mayıs 2015 Salı

Kurucunun Kızı - Emy Engel | Tanıtım - Ön Okuma - Çekiliş




Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer'lar ve Westfall'lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı.
Bu yıl benim sıram gelmişti. Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan'ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak. Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim. Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…
"Bir oturuşta okudum. İ-NA-NIL-MAZ-DI! O nasıl bir sondu öyle?!" - Wendy HIggIns, Tatlı Şeytan ve
-Tatlı Tehlike romanlarının yazarı-
"Etkileyici ve ince düşünülmüş bir dünya, merak uyandırıcı bir başlangıç, cesur bir kahraman." ?
- KIrkus RevIews-
"Güçlü karakterler, karmaşık ilişkiler, politik entrikalar ve ihanet, kitabı elinizden bırakmanıza engel olacak; daha fazlası için sabırsızlanacaksınız!"
-School LIbrary Journal-
"Kurucunun Kızı'nda bir distopyada arayacağınız her şey var: tüyler ürpertici bir olay örgüsü, heyecan verici karakterler ve her kelimesi özenle yazılmış bir hikâye."
-InsIghtful MInds RevIews-
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 272
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı


Ön Okuma 

“Hepinizin bildiği gibi,” dedi, “gencin ismini okuyaca­ğım, o da öne çıkacak. Sonra zarfı açacağım ve karısı ola­cak kızın adını okuyacağım.” Aşağı, bize baktı. “Lütfen is­miniz okunduğunda sahneye çıkın. Eğer bittiğinde isminiz okunmadıysa, bu sadece komitenin bu seneki oğlanların hiçbiriyle iyi bir eşleşme yakalayamadığınıza karar verdiği anlamına geliyor.” Bize canlı bir gülümseme verdi. “Bunda utanılacak bir şey yok,” dedi, “elbette.” Ama seçilmemek utanç vericiydi; herkes bunu biliyordu. Kimse yüksek sesle söylemiyordu ama kimseyle eşleşmemesi kızın suçuydu. Her zaman kızda bir şey eksik bulunurdu, asla öbür türlü olmazdı.
Çağırılan ilk isim Luke Allen’dı. Sarışındı, burnuna sa­çılmış esmer şeker gibi çilleri vardı. Bayan Lattimer önünde ismi yazlı zarfı yırtıp açarken gözleri biraz büyüdü, krem kartı çıkardı. “Emily Thorne,” diye çağırdı. Arkamdan hışırtı ve heyecanlı mırıldanmalar geldi, kafamı çevirdim. Ufak tefek, karamel saçlı kız kendi sırasında oturan kızların dizlerini geçti. Merdivenlerden sahneye ilerlerken birazcık tökezledi ve Luke elini almak için aceleyle öne ilerledi. Bazı kızlar, sanki bu gördükleri en romantik hareketmiş gibi iç çektiler ve ben gözlerimi yuvalarında, yerli yerinde durması için zorladım. Luke ve Emily rahatsızca dikildiler, birbirleri­ne kaçamak bakışlar attılar, sonra sıradaki çiftin ilan edilme­si için sahnenin kenarına kışkışlandılar.
Kalın zarf yığınını bitirmek saatler sürmüş gibi geldi. Ve o zaman bile oturan bir sürü kız vardı, yanımda olan da dâhildi. Bayan Lattimer son zarfı tutarken yanaklarından gözyaşları akıyordu. Ona sevinmesini, bu akşam eve gide­bileceği ve gelin olmak dışında hayatında neleri başarmak istediğine karar verebileceği için mutlu olmasını söylemek istedim. Ama sözlerim soğuk bir rahatlatma olacaktı. Çün­kü herkesin bu kız hakkın hatırlayacağı tek şey, eve evlen­meden döndüğü ve günün sonunda seçilmemiş olduğuydu.
Bayan Lattimer omzunun arkasından kocasına baktı ve başkan ayağa kalktı, podyuma yaklaştı. Uzun bir adamdı; oğlunun boyunu nereden aldığını görmek kolaydı. Koyu saçları zamansız şakaklardan grilerle lekelenmişti, çene­sindeki çukur güçlüydü. Soluk mavi gözleri kalabalığı in­celedi, benim üzerimde duraksadı. Omuriliğime bir titre­me geldi ama bakışlarına karşılık verdim.
“Bugün özel bir gün,” dedi. “Normalde olduğundan daha da özel. Yıllar önce, savaştan sonra, nasıl tekrardan inşa edeceğimize dair anlaşmazlık vardı. Nihayetinde iki taraf bir uzlaşmaya varabildi.”
Savaşı bir anlaşmazlığa, mecbur bırakılmayı uzlaşmaya döndürmesini ilginç buldum. Bize anlattığı hikâyelerdeki kelimeleri çarpıtmada hep uzman olmuştu.
“Hepinizin bildiği gibi, babam Alexander Lattimer en sonunda kontrolü ele geçiren gruba liderlik etmişti. Ve Sa­muel Westfall ona karşı çıkmış ancak zaman içinde, gele­cek için babamın vizyonunu kabul etmişti.”
Bu yalandı. Büyük babam asla Westfall için Lattimer’ın vizyonunu kabul etmemişti. Demokrasiyi, insanların oy hakkının olmasını ve hayatları hakkında söz sahibi olabil­melerini istemişti. Sürekli büyüyen, hayatta kalmayı başa­ran grubu, bu şekilde tutarak ve yerleşecek bu yeri bula­na dek sürekli hareket ederek yıllarını harcamıştı. Sonra kendisi ve soyundan gelenler için bir hanedanlık isteyen Alexander Lattimer tarafından hepsi elinden koparılıp alınmıştı.
Kafamı kalabalıktaki babama ya da Callie’ye çevirme­ye cesaret edemedim. Bunca yılın ardından duygularını saklamakta becerikliydiler ama ben gözlerindeki öfkeyi okuyabilirdim ve kendi gözlerimde gözükmesine izin ve­remezdim.
“Ve bugün, ilk defa bir Lattimer ve Westfall arasında bir evlilik oluyor,” dedi başkan Lattimer gülümseyerek. Bana içten göründü ve belki de öyleydi. Ama ben ayrıca bu evliliğin onun için ne demek olduğunu da biliyordum. Gücünü sabitlemek için başka bir yoldu ve buna çok mem­nundu. Babamdan sonra başka bir Westfall olmayacaktı. Başkan Lattimer için Westfall soyunun sona ermesi yeterli değildi; benim çocuklarımı da Lattimer’lara çevirmeliydi.
“Şimdiye dek ailelerimizden hiçbiri kız üretmekte pek başarılı olamamıştı.” Başkan Lattimer devam etti. Kalaba­lıktan hafif gülüşme sesleri geldi ama kendimi katılmaya zorlayamadım, katılmam gerektiğini bilsem bile. Gülüş­meler kesildiğinde, Başkan Lattimer herkesin görmesi için zarfı kaldırdı. “Başkan’ın oğlu ve Kurucu’nun kızı,” diye duyurdu.


a Rafflecopter giveaway


1 yorum: